bugün
- hemşire kızlar nasıl oluyor15
- insanlar melek mi şeytan mı8
- aşkta yaş farkı önemli midir14
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi17
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız14
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek15
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi26
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız9
- en yaşlı özelliğiniz17
- anın görüntüsü14
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz8
- iğrenç bir his tarif et39
- emar15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz44
- sözlük yazarlarının abileri10
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- yakışıklı ama zengin erkek12
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam14
- icardi190524
- özgür özel10
- suriyeliler suriye'ye dönsün16
- fake hesabım için nick önerileri9
- kruvasan ile kahvaltı yapmak8
- karınıza kaşarlı poğaça yapar mısınız12
- emmanuel emenike17
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek16
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi19
- insana kendini kötü hissettiren şeyler26
- yazarların ruh hali10
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekler arasından seri katil çıkmaması8
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- sel felaketinin nedeni cehapedir13
- türkiye de 120000 atatürk heykeli olması15
- mustafa sandal'ın 1 mayıs paylaşımı14
- sözlüğün en götü güzel kızı21
- 1 mayıs8
- ahirette sorulacak ilk soru8
- oksijensizsu14
- 1 mayıs 2024 borussia dortmund psg maçı9
- uludağ sözlüğün bitmiş olması14
- sözlük kızlarını kategorize eden utanmazlar18
- kocamsunun hazırladığı sürpriz15
- japonyada düşen insana yardım edenler12
entry'ler (410)
naught dog firmasının eski bir oyunu. baya güzel bir oyun. gene aynı firmanın unchartedoyunlarının 4.sü olan uncharted 4 a thief s endoyununun başında ve sonunda oynama imkanı bulduğunuz oyun.
naughty dogfirmasının 4 oyunluk serisi. efsanedir, tavsiye ederim.
uncharted ve last of us gibi yeni nesil konsol oyunlarının yanısıra crash bandicoot vejak and daxter adında iki de eski oyunu olan, unchartedserisiyle birlikte tanıştım ve hayran kaldığım, last of usoynamak için can attığım firma.
naughty dog firmasının uncharted serisini bitirdikten sonra kesinlikle oynamak istediğim oyundur.
amacı mutlu olmak değil, bi ilişki içinde olmak, bekar olmamak olan erkektir.
Starda başlamış yeni diziymiş. ünlü bir sanatçı ile hali vakti yerinde olmayan, şarkı söyleme hayalleri ile yanıp tutuşan bir kızın hikayesini anlatıyor galiba.
ilk bölümüne şöyle bir baktım da yau kızın sesi sanki kendi sesi değill de kiraz mevsimidizisinin şarkısını söyleyen kızın sesi değil mi ya***?
https://twitter.com/startv/status/825041627739680768
http://www.youtube.com/watch?v=MkbqkzUvy58
ilk bölümüne şöyle bir baktım da yau kızın sesi sanki kendi sesi değill de kiraz mevsimidizisinin şarkısını söyleyen kızın sesi değil mi ya***?
https://twitter.com/startv/status/825041627739680768
http://www.youtube.com/watch?v=MkbqkzUvy58
isveç diye 13 gün süren bir diet yapıyorum. biraz zor bir diet ama işe yarıyor. bugün 11. gündü 9.7 kilo verdim. bir bakın derim.
yamaha, abi. ilk motorum yamahaydı. sonra uzun bir süre başka bi marka kullandım. şu anda motor bakıyorum ve yamahadan başka bir şeye gözüm gitmiyor.
sevmemiş kızdır.
duble yollarda, açık virajda arabayı savurup solladığı arabayı riske atmıyorsa biliçsiz olmayan şofördür.
1.78m. internette erkek boylarına ilişkin "1.78m ise 1.80m derler, 1.78m diyorsa 1.75m'dir" gibi bir şey okumuştum. ben baya hca 2 puan daha verse geçiyordum diyen öğrenci gibi 1 metre 78 santim.
epeydir tartılmadım ama 3 aşağı 5 yukarı 120 kg civarı.
epeydir tartılmadım ama 3 aşağı 5 yukarı 120 kg civarı.
şart değildir. bira her türlü gider. hea illaha bir şeyler yiyelim denirse cips, fıstık ya da patlamış mısır gibi tuzlu bir şeyler yenebilir.
çok özlediğim, yapmaya üşenmesem* hemen yapacağım mezedir.
yapacak olanlara tavsiyem aldığınız tahinin markette beklemekten muhtemelen yağı çıkmış olacaktır. onun büyük bir kısmını atın*sonra karıştırın. atmazsanız şayet hibeşiniz yağı çıkacaktır. o da sunumda pek hoş durmaz. tahinin yağının bir kısmını atarak bu yağ kusmanın önüne geçebilirsiniz.
yapacak olanlara tavsiyem aldığınız tahinin markette beklemekten muhtemelen yağı çıkmış olacaktır. onun büyük bir kısmını atın*sonra karıştırın. atmazsanız şayet hibeşiniz yağı çıkacaktır. o da sunumda pek hoş durmaz. tahinin yağının bir kısmını atarak bu yağ kusmanın önüne geçebilirsiniz.
kendi tecrübemden ötürü önermeyeceğim marka.
efendim, durumu şöyle anlatayım.
uzun süren eğitim hayatımda çok fazla para kazanmadığım için çoğu zaman giyim kuşam ve dolayısı ile ayakkabı ihtiyacımı annem ve babam karşılarlardı. ben de durum böyle olunca kalite, tarz bilmem ne bakmadan uygun fiyatlı olan seçenekleri tercih ederdim. bu yüzden de çok uzun süre toplu ayakkabı satan mağazaların en ucuz modelleri arasından tarzını sevdiğim bir tanesini alır çıkardım. gene böyle aldığım ve senelerce dağ, taş, yağmur, çamur demeden 4-5 sene boyunca tüm kış giydiğim ve artık epeyce aşınan botlarımı "artık para kazanıyorum, gidip doğru düzgün bir bot alayım" diyerek değiştirmeye karar verdim. tabi uzun seneler bu alış verişi kendim yapmayınca tarz, mağaza bilgim çok yok. bu tarz bilgisi olan arkadaşlara danıştım, bana özdilek park istanbul içinde instreet adında bir mağazada güzel ürünler olduğundan ve fiyatlarının da indirimli olduğundan bahsettiler. ben o an itibari ile ısparta'da yaşıyordum ve yıl başı için istanbul'a gelecektim. artık çok kötü durumda olan botlarımı değiştireceğim için atmış ve nispeten daha iyi durumdaki spor ayakkabılarımı giymiş istanbul'a gitmiştim.
neyse efendim, takvimler 31 aralık 2015'i gösterdiğinde sabahtan mevzu bahis avm'ye gidip instreet mağazasını buldum. bakındım bakındım, bir iki model arasında kaldım. ama şimdi 300 liraya yakın para verecek olunca, dedim başka yerlere de bakayım, bir bilgi edineyim. bir iki mağazaya da girip çıktıktan sonra instreetten lumberjack'in bir modelini alıp çıktım. hatta eve giderken spor ayakkabılarımı da belediyenin kıyafet ve ayakkabı için koyduğu kutulardan birine attım. çok mutluydum, kendi paramla bi bot almıştım. yaptığım iş bir mermer fabrikasının kalite kontrolü olunca sürekli fabrika içinde dolanmak hatta yeri gelince kasaların, mermer blokların üzerine çıkmamız gerekiyordu. yeni botlarımla fabrikada çok rahat edecektim. ki ettim de.
ta ki şubat ayının ortalarında sağ ayağımın baş parmağın boğumunda bir şeylerin battığını hissedene kadar. lan dedim, çiviye falan bastık da deldik mi acaba. altına baktım, bi şey yok. hemen çıkardım, salla salla bir şey düşmüyor. çoraba moraba da baktım, batan çıkan bir şey yok. sonra ne oluyor lan diye botun içine bir baktım, tabanlığı erimiş. eriyen yer batma hissi veriyormuş. ayrıca topuk çevresinde de botun yan çeperi ve tabanı arasındaki bölgede aşınmalar başlamış. lan dedim ne oldu, 300 lira verdiğim bot bir buçuk ay sonra bu hale geldiyse seneye kışı çıkartması mümkün değil.
ay sonu işten çıktım ve antalya'ya geri göndüm. tabi antalya'da havalar ısınmış, artık bota çok ihtiyaç yok. ben de botları giymiyorum. ama bir iş için istanbul'a giderlen botları giydim. fişi de yanıma aldım. hemen instreet'e gittim. dedim bu nasıl iş. bana botu bırakmam gerektiğini, kontrole göndereceklerini bunun da bir kaç gün süreceğini söylediler. antalya'dan geliyorum dediğimde ise antalya'da özdilek avm içinde de mağazalarının olduğunu, oraya da götürebileceğimi söylediler. antalya'ya dönünce gittim ve botu bıraktım. aradan 20-25* gün geçtikten sonra botumun geldiğini söylediler. neymiş, ne olmuş diye öğrenmeye gittiğimde bana "üretim kalitesi yönünden bir sorun yok, kullanım hatası" dediler. tamam ben ufak tefek birisi değilim, 120 kilo adamım ama ucuza alınan botlar 4-5 sene dayanırken, epey para verdiğim botların bir buçuk ay sonra bu hale gelmesi ve bunun firmanın üretim kalitesi standartlarına uygun olduğunu duymak beni çok sinirlendirdi. sonuçta ben bir endüstri mühendisiyim, işimin parçalarından birisi kalite kontrol ve hatta en son işim de kalite kontrol. aldığım bir ürünün kalitesinde böyle bir noksanla karşılaşmak ve firmanın takındığı tavır beni deli etti. mağaza yetkilisine "yani 300 liraya satılan ürünün bir buçuk ay sonra bu hale gelmesi firmanın kalite standartlarınca kabul edilebilir bir şey mi?" diye sorunca sanki benim sorduğum şey oymuş gibi bana "bu markanın üreticisi de distribütörü de biziz" dedi. "isterseniz müşteri temsilciliğimizle bir görüşün, ama farklı bir sonuç çıkacağını sanmam" diye de ekledi. ben sinirimden aramadım.
havalar iyice düzeldi, ben de botumu kutusuna kaldırdım. ta ki ekim, kasım gibi havalar soğuyuncaya dek. kutusundan çıkardım ve giydim. aradan bir iki gün geçti ufak bir su birikintisine bastım ve botlar içine su aldı. lan ne oluyor diye bir baktım ki bot hai uzun süre giyilen ayakkabıların kıvrılan kısmının yanları atar ya, oralardan atmış. lan dedim, lan dedim. param olsa, yakıcam botları, gidip yeni bir bot alıcam. ama yok. bir müddet de öyle giydim botları. geçen çakıllı bir yerden yürüyorum, altına taş takıldı. çıkartmak için altını çevirdiğimde bir baktım, altında da bazı yerler dümdüz olmuş.
sonuç olarak, az buz para vermedim. bu kışı çıkarsın başka bi şey istemiyorum kendisinden.
efendim, durumu şöyle anlatayım.
uzun süren eğitim hayatımda çok fazla para kazanmadığım için çoğu zaman giyim kuşam ve dolayısı ile ayakkabı ihtiyacımı annem ve babam karşılarlardı. ben de durum böyle olunca kalite, tarz bilmem ne bakmadan uygun fiyatlı olan seçenekleri tercih ederdim. bu yüzden de çok uzun süre toplu ayakkabı satan mağazaların en ucuz modelleri arasından tarzını sevdiğim bir tanesini alır çıkardım. gene böyle aldığım ve senelerce dağ, taş, yağmur, çamur demeden 4-5 sene boyunca tüm kış giydiğim ve artık epeyce aşınan botlarımı "artık para kazanıyorum, gidip doğru düzgün bir bot alayım" diyerek değiştirmeye karar verdim. tabi uzun seneler bu alış verişi kendim yapmayınca tarz, mağaza bilgim çok yok. bu tarz bilgisi olan arkadaşlara danıştım, bana özdilek park istanbul içinde instreet adında bir mağazada güzel ürünler olduğundan ve fiyatlarının da indirimli olduğundan bahsettiler. ben o an itibari ile ısparta'da yaşıyordum ve yıl başı için istanbul'a gelecektim. artık çok kötü durumda olan botlarımı değiştireceğim için atmış ve nispeten daha iyi durumdaki spor ayakkabılarımı giymiş istanbul'a gitmiştim.
neyse efendim, takvimler 31 aralık 2015'i gösterdiğinde sabahtan mevzu bahis avm'ye gidip instreet mağazasını buldum. bakındım bakındım, bir iki model arasında kaldım. ama şimdi 300 liraya yakın para verecek olunca, dedim başka yerlere de bakayım, bir bilgi edineyim. bir iki mağazaya da girip çıktıktan sonra instreetten lumberjack'in bir modelini alıp çıktım. hatta eve giderken spor ayakkabılarımı da belediyenin kıyafet ve ayakkabı için koyduğu kutulardan birine attım. çok mutluydum, kendi paramla bi bot almıştım. yaptığım iş bir mermer fabrikasının kalite kontrolü olunca sürekli fabrika içinde dolanmak hatta yeri gelince kasaların, mermer blokların üzerine çıkmamız gerekiyordu. yeni botlarımla fabrikada çok rahat edecektim. ki ettim de.
ta ki şubat ayının ortalarında sağ ayağımın baş parmağın boğumunda bir şeylerin battığını hissedene kadar. lan dedim, çiviye falan bastık da deldik mi acaba. altına baktım, bi şey yok. hemen çıkardım, salla salla bir şey düşmüyor. çoraba moraba da baktım, batan çıkan bir şey yok. sonra ne oluyor lan diye botun içine bir baktım, tabanlığı erimiş. eriyen yer batma hissi veriyormuş. ayrıca topuk çevresinde de botun yan çeperi ve tabanı arasındaki bölgede aşınmalar başlamış. lan dedim ne oldu, 300 lira verdiğim bot bir buçuk ay sonra bu hale geldiyse seneye kışı çıkartması mümkün değil.
ay sonu işten çıktım ve antalya'ya geri göndüm. tabi antalya'da havalar ısınmış, artık bota çok ihtiyaç yok. ben de botları giymiyorum. ama bir iş için istanbul'a giderlen botları giydim. fişi de yanıma aldım. hemen instreet'e gittim. dedim bu nasıl iş. bana botu bırakmam gerektiğini, kontrole göndereceklerini bunun da bir kaç gün süreceğini söylediler. antalya'dan geliyorum dediğimde ise antalya'da özdilek avm içinde de mağazalarının olduğunu, oraya da götürebileceğimi söylediler. antalya'ya dönünce gittim ve botu bıraktım. aradan 20-25* gün geçtikten sonra botumun geldiğini söylediler. neymiş, ne olmuş diye öğrenmeye gittiğimde bana "üretim kalitesi yönünden bir sorun yok, kullanım hatası" dediler. tamam ben ufak tefek birisi değilim, 120 kilo adamım ama ucuza alınan botlar 4-5 sene dayanırken, epey para verdiğim botların bir buçuk ay sonra bu hale gelmesi ve bunun firmanın üretim kalitesi standartlarına uygun olduğunu duymak beni çok sinirlendirdi. sonuçta ben bir endüstri mühendisiyim, işimin parçalarından birisi kalite kontrol ve hatta en son işim de kalite kontrol. aldığım bir ürünün kalitesinde böyle bir noksanla karşılaşmak ve firmanın takındığı tavır beni deli etti. mağaza yetkilisine "yani 300 liraya satılan ürünün bir buçuk ay sonra bu hale gelmesi firmanın kalite standartlarınca kabul edilebilir bir şey mi?" diye sorunca sanki benim sorduğum şey oymuş gibi bana "bu markanın üreticisi de distribütörü de biziz" dedi. "isterseniz müşteri temsilciliğimizle bir görüşün, ama farklı bir sonuç çıkacağını sanmam" diye de ekledi. ben sinirimden aramadım.
havalar iyice düzeldi, ben de botumu kutusuna kaldırdım. ta ki ekim, kasım gibi havalar soğuyuncaya dek. kutusundan çıkardım ve giydim. aradan bir iki gün geçti ufak bir su birikintisine bastım ve botlar içine su aldı. lan ne oluyor diye bir baktım ki bot hai uzun süre giyilen ayakkabıların kıvrılan kısmının yanları atar ya, oralardan atmış. lan dedim, lan dedim. param olsa, yakıcam botları, gidip yeni bir bot alıcam. ama yok. bir müddet de öyle giydim botları. geçen çakıllı bir yerden yürüyorum, altına taş takıldı. çıkartmak için altını çevirdiğimde bir baktım, altında da bazı yerler dümdüz olmuş.
sonuç olarak, az buz para vermedim. bu kışı çıkarsın başka bi şey istemiyorum kendisinden.
yea right.
wilhelm radloff.
paran varsa ne rahat cümlesi ile akılda kalması hedeflenen pv=nrt denklemi. işe de yaramış hani.